Psikodrama’nın kurucusu Moreno, henüz bir Felsefe öğrencisiyken Viyana’daki bahçelerde çocukları izlerken aslında insanların “yaşam sahnesinde doğaçlama yapan bir oyuncu” olduğunu düşünmekteydi. Bu düşüncelerle birlikte Moreno; sahneyi katılımcıların kendi yaşam alanları, oyuncuları kendi çevreleri, oyunu ise kendi hikayelerinden oluşan bir psikoterapi yöntemini; psikodramayı geliştirmiştir.
Psikodramada oyun kavramı ısınma oyunları ve protagonist merkezli oyunlar olarak iki şekilde düşünülmektedir. Isınma oyunları ile katılımcıların birarada oynadıkları oyunlarla gruba, konuya, mekana veya belirlenen herhangi bir ana ısınmaları sağlanmaktadır. Pratogonist merkezli oyunlarda ise oyun bir aşama olarak karşımıza çıkmakta ve protagonist merkezli çalışmaların önemli anlarına zemin hazırlamaktadır. Protagonistin oyunu, onun keşfetmek istediği herşeyle ilgili olabilmektedir. Protagonist, oyununu kendi gerçeklik algısı içinde yardımcı rollerle birlikte oynar. Hiç yaşanmamış bir veda, söylenmemiş bir söz, çıkartılmamış bir öfke, sık tekrarlanan bir rüya, sarılınmamış bir aşk, dokunulmamış bir kardeş, çalınmamış bir enstruman, seçilmemiş bir aile, hiç planlanmayan bir bebek, tanışılmamış bir akraba, sahip çıkılmamış bir ihtiyaç, yaşanmış veya yaşanmamış her türlü an oynanabilir.
“Ama bu gerçek değil ki oyun” diye düşündüğümüz an nesnel gerçeklik içindeki farkındalık anıdır. Oyun oynamanın temel dinamiği bizi, onu bir yandan gerçekmiş gibi yaşadığımız bir yandan da olan bitenin gerçek olmadığının farkındalığını taşıdığımız bir ana götürmesidir. Psikodramada ise Moreno artı gerçeklik kavramına değinmektedir. Bu kavramı Moreno’nun yaşam ve iş ortağı Zerka Moreno bir kişinin ruhuna dokunduğumuz anda başlayan nesnel veya öznel gerçekliğin ötesindeki bir boyut olarak tanımlar. Yani psikodrama öznel ve nesnel gerçeklik arasındaki köprü olarak tanımlanabilir. Başka bir deyişle psikodramada artı gerçeklik“sen ne yapmak istersin” deki gerçekliktir.
Klinik Psikolog / Psikodramatist Berrak Artemiz